Uzunköprü Mutlu Son Masaj Salonu

Uzunköprü Mutlu Son

Gelmek için çok kötü bir süreı seçmiştim. Fakat Raoul gene de beni yüzünde bir gülümsemeyle Edirne Uzunköprü Mutlu Son içeri davet etti. Elime bir bira şişesi tutuşturup, bir şeyleri halletmesi gerektiğini söyleyerek yatak odasına geri döndü. Bir şeyleri hallettiği belliydi. Ama galiba sonuç pek de Raoul’un istediği benzer biçimde olmamıştı. Çünkü kızın kızgın ve yüksek bir sesle İspanyolca bir şeyler söylemiş olduğini, Raoul’un ise kızı sakinleştirmeye çalışmış olduğunı duyabiliyordum. Sonunda o da sinirlenip bağırmaya başladı. Bir ara yastıkların havada uçtuğunu duyar şeklinde oldum. Sonra her yer gene sessizleşti ve ben kapıyı çaldığım sırada yapmakta oldukları işe geri döndüler.

Edirne Uzunköprü Mutlu Son

Elimdeki birayı içmem herhalde bir saat sürmüştü. Sonucunda Raoul, nefes nefese kahkaha atarak oturma odasına geri döndü. Özür dileyerek kız arkadaşının iki gün önce Madrid’den geldiğini anlattı. Problem olmadığını, yürüyüşe çıkabileceğimi, ondan sonra da sükunet içinde kanepede kalabileceğimi söyledim. Raoul’un teklifimi minnettarlıkla karşıladığını anlamıştım. Hemen duşa girip kendime geldikten sonra ne kadar acıkmış olduğumı fark ettim.

Yatak odasının kapısı gene kapalıydı ama ufak bir dağ nahiyesinde yiyecek bir şeyler bulmanın pek de zor olmayacağını düşündüm. Ne yazık ki yanılmışım. Sokakta kimsecikler yoktu.

Saat sekiz buçuk olmuştu. Kasaba halkının çoğu büyük ihtimalle yemeğe oturmuş olmalıydı.
Yürürken tıpkı Disney filmlerindekine benzer bir kilisenin önünden geçtim. Yakın zamanda yenilendiği belli olan kilisenin dev gibi ve göz alıcı kapısı beni çağrı edercesine aralık duruyor, içeride ritüel veya vaaz varmış benzer biçimde görünmüyordu. Ben de içeriye girip şöyle bir bakmaya karar verdim.

Uzunköprü Mutlu Son

İçerisi epey karanlıktı, ancak batan güneşin son ışıklarında kilisenin pencerelerindeki etkisi altına alan vitrayları görebiliyordum.

Kambur duran yaşlı bir kadın kilisenin ortasındaki koridordan yürüyor, arkasındaki genç hanım ise hala yanan mumları söndürüyordu. Kiliseyi kapatmaya hazırlanıyor gibi bir halleri vardı.

İçeri girerek yanlış bir şey yapıp yapmadığımdan pek kararlı değildim, o yüzden özür dileyerek kendimi dışarı attım.

Genç hanım anlayacağım dilde “Hayır, hayır. Hiç problem değil,” derken, yaşlı olan ise kafasını kaldırıp bana bakarak sözlerimi “Tanrı seni korusun,” diyerek yanıtladı. Genç kadın ufak bir kahkaha atarak başını salladı. Kilisenin kapısını kapatıp elindeki büyük anahtarla kilitleyerek sordu: